Abstract:
Günümüz modern insanı, tüketim toplumu içerisinde, sosyal medyanın oluşturduğu sanal dünyalarda yaşamaktadır. Bu durumu oluşturan etmenler, tüketim toplumunun dayatmaları, hızla gelişen teknoloji ile birlikte bireyin gerçek hayattan kopup sanal hayata bağlanmaya başlamasıdır. Bugün bize çok uzak gibi görünse de, henüz 20 sene kadar önce, sosyal medya kavramları insan hayatına girmiştir. İnternet'in sağladığı iletişim kolaylığı, toplum içerisinde sosyal medyayı vazgeçilmez kılmaktadır. İnsanların yüz yüze iletişimden ziyada daha korunaklı ve kolay olan sanal iletişimi tercih etmeleri, oluşturulan bu sanal konfor alanından çıkmalarını zorlaştırmaktadır. İnsanlık tarihi boyunca pek çok örneği bulunan otoportre, fotoğraf alanında da ilk yıllardan itibaren bir sanatsal üretim alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanın, kendi fotoğrafını paylaşması, kendine ayna tutması, söz konusu otoportre olduğunda sanatsal birtakım kaygılar taşımaktadır. Sosyal medyada çok yoğun bir şekilde paylaşılan selfieler ise, insanın kişisel ve duygusal kaygılarıyla oluşturulmaktadır. Beğenilme, takdir görme, dikkat çekme ve popüler olma gibi kaygılarla oluşturulan selfieler, günümüzde vazgeçilmez bir hal almıştır. Özellikle mahremiyet kavramının tamamen ortadan kalktığı ve bedenin metalaştığı görülmektedir. Bu çalışmanın ilk bölümünde, günümüz toplumunun tüketme arzusu, tüketim toplumu ve kavramları üzerinde durulmuştur. Bu konuda yapılan çalışmalar literatür taraması metoduyla araştırılmıştır. Metnin ikinci bölümü, yeni medya ve sosyal medya kavramları tarihsel süreç bakımından ele alınmıştır. Üçüncü bölümde, selfie ve otoportre kavramları derinlemesine incelenmiştir. Bu eser metni, selfie çılgınlığı ve otoportre ilişkisi üzerinde durularak elde edilen 11 otoportre çalışması ve her bir çalışmanın selfiesi ile birlikte, fotoğrafların okumalarından oluşmaktadır.