Abstract:
1980'li yılların sonlarından itibaren uluslararası etkinliklerin ve kitle iletişim araçlarının da yoğunlaşması ile global sanat ortamıyla etkileşimini arttıran Türkiye, 'çağdaş' sanat altyapısını güçlendirmiştir. 1970'lerde başlayıp, 1980'lerde yoğunlaşan öncü hareketlerin etkileri 1990'lı yıllarda sanat ortamında özümsenerek, kendini göstermiştir. Süregelen konservatif sanat anlayışına köktenci bir alternatif yaratan bu süreçte politik, ekonomik ve sosyal faktörler etkili olmuştur. Türkiye tarihinin en çalkantılı dönemlerini kapsayan bu zaman aralığında sanat ortamında gelişen yeni dinamikler, yalnızca mevcut sanat anlayışını değiştirmekle kalmayıp, aynı zamanda yeni açılımlara da zemin hazırlamıştır. Türkiye'de Altan Gürman ile başlayan, sınırların sorgulandığı yaklaşımlar, başlangıçta bireysel çıkışlar ile sınırlı kalmış olsa da, ilerleyen yıllarda yeni isimlerin de eklenmesi ile Türkiye'de kavramsal yaklaşımlara öncü olan sanatçıların sayısı artmıştır. Erken tarihlerde ortaya çıkan bu kopuşlar, sonraki dönemde yeni sergileme alanlarının ortaya çıkması ve bu alana odaklanan, periyodik olarak düzenlenen sergiler ile sanat ortamına entegre olmuştur. Kavramsal yaklaşımlara yer veren ve İstanbul Bienali'ne de altyapı hazırlayan Yeni Eğilimler Sergileri, Öncü Türk Sanatından Bir Kesit Sergileri gibi etkinlikler, bu süreçte geliştirici olmuş, Türkiye sanat ortamına yeni bir soluk getirmiştir. Bu sergileri izleyen süreçte İstanbul Bienali, Türkiye'de Çağdaş Sanat'ın en belirgin kırılma noktası olmuştur. Gerek sanatçıların üretimlerinde, gerek sanat izleyicisinin kavramsal yaklaşımları alımlamasında belirleyici bir rol üstlenmiştir. Tüm bu dinamiklerle beslenen süreçte çeşitlilik kazanan sanat ortamında 1990'lı yılların ikinci yarısından itibaren, gerek kullanılan üslup, gerek işlenen konular açısından daha özgür bir sanat ortamının hakim olduğu gözlemlenmektedir.