Özet:
Fluxus terimi 1961 yılında George Maciunas tarafından ortaya atılmıştır. Geleneksel anlamda bir akım olarak nitelendirilemeyen Fluxus 'akış' anlamına gelmektedir. Maciunas'ın bir konferans dizisinin başlığı olarak seçtiği bu sözcük bir süre sonra sanatta yeni anlatım biçimleri arayışında olan Amerikalı, Avrupalı ve Japon sanatçıların bir arada şenlikler, olaylar, gösteriler ve yayınlardan oluşan çalışmalarıyla sanat hareketinin adı olmuştur. Fluxus akımı günümüze değin etkilerini sürdürmekle birlikte 1962-1978 yılları arasında en etkin dönemlerini yaşamıştır. George Maciunas (Amerikan), Nam June Paik (Koreli), Joseph Beuys (Alman), John Cage (Amerikan), Wolf Vostell (Alman), Yoko Ono (Japon), Geoff Hendircks (Amerikan), Dick Higgins (İngiliz) gibi sanatçılar Fluxus'un temel ilkelerini biçimlendirmişlerdir. Fütürizm ve Dada gibi sanat akımlarından etkilenerek ve bu akımlardan izler taşıyarak oluşan Fluxus akımı kendilerini yeni bir Dada kulübü olarak nitelendirmekten kaçınmışlardır. Fluxus'un amaçları arasında, insan kaynaklarının ve maddi kaynakların tüketimine dur deme arzusu vardır. Sanatın, sanatçı için geçim kaynağı ve sanatçıların egosunu beslemek amacıyla yapılmasına karşı durmuşlardır. Estetik kaygıları arka plana iten, daha çok işin felsefi yönünü ortaya koymaya çalışan avangard bir sanat akımı olmuştur. Sanatta ele alınan malzemelerin ve yöntemlerin sınırlarını genişletmekte önemli bir rol oynamışlardır. Geleneksel sanat nesnesini benimsememiş, kalıcı olan yerine geçici olanı, bitmiş yapıt yerine süreci ve atık malzeme kullanımını benimsemişlerdir. Bu yüzden sanatçıların işlerini bugün daha çok fotoğraflarında izleyebiliyoruz.