Özet:
Mitos, insanın içinde bulunduğu evrene ve kendi varlık olmaklığına yönelttiği düşünsel etkinliğinin bir parçasıdır. Bu bağlamda çalışmanın ilk bölümünde mitosun ilkel toplulukta ortaya çıkış koşullarına değinilmiştir; insanın kültür varlığı olarak yükselişinin merkezindeki mitosun ritüel ve ekonomik işlevi ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Doğal güçlerin insanın ritüel ve ekonomik etkinliklerinde bir imge olarak yeniden tasarımlanmasının ve üretilen bu türden imgelerin her çağın kendi koşulları özelindeki yolculuğunun izi sürülmüş ve dramayla ilişkisi ele alınmıştır. Böylece dramanın kökenindeki taklit ilkesinin mitosla ilişkisi kapsamlı bir şekilde irdelenebilmiş ve taklit-mitos ilişkisi, dini bağlam da ortaya çıkarılabilmiştir. Nihayetinde insan aklının tek kutupluluktan kurtuluşunun tarihsel seyri ve bununla ilintili olarak Hellen felsefesi ele alınmıştır. Kuramsal düşüncenin mitos yollu düşünceyle olan çelişkilerini ve uzlaşı noktalarının felsefi düşünce ve modern literatür üzerinden aydınlatmanın yolları aranmıştır. Hellen aklının Sokrates öncesi, muğlaklık ve Nietzsche düşüncesindeki gibi Apollon - Dionysos ikililiği üzerinden okunmaya çalışılmış ve yine bu bağlamda dramanın Hellenler'de sekülerleşme süreci aydınlatılmaya çalışılmıştır. Hellen aklının mitos-logos ikililiği arasında salınan, karmaşık dönemin bir ürünü olarak çalışmanın ikinci bölümünde tragedyanın ve trajik insanın doğuşu da incelenmiştir. En nihayetinde mitik düşünceyle yakından ilişkili imgelemin, kuramsal düşüncede ele alınma biçimlerine değinilmiştir ve bu süreç tragedyalar ve sinema sanatı üzerinden okunmaya çalışılmıştır. Çalışmanın konusunu etkileyen Nietzsche düşüncesi tragedyanın yerini ardılına bırakmadan öldüğünü ifade etmektedir. Lakin Nietzsche eğer sinema sanatını görseydi, bu düşüncesini tekrardan ele alma ihtiyacı duyar mıydı? Çalışmanın konusu bu soru üzerine şekillenmiştir.