Özet:
Bu çalışmada, 1984 yılında çıkarılmış olan yürürlükteki 3030 sayılı yasanın kurulmasını öngördüğü büyükşehir belediyelerinin, meclislerinin ve encümenlerinin oluşumu gözden geçirilmekte, Türkiye'de belediye başkanlarının seçiminde uygulanan seçim sistemi nedeniyle temsili demokrasinin "temsili" özelliğinin zayıf olduğu, büyükşehir belediye meclislerinin oluşumunda halkın temsilcilerini doğrudan seçmesinin mevcut uygulamada mümkün olmadığı ve belediye encümenlerinin günümüzdeki yapısal görünümlerinin katılımcı ve çoğulcu demokrasiye uygun olmadığı yolundaki gözlemlerin doğruluğu sorgulanmakta ve tartışılmaktadır. Ayrıca, büyükşehir belediye meclisi üyelerinin öğrenim durumları, cinsiyetleri, meslekleri ve yaş grupları ile ilgili demografik veriler analiz edilerek, meclis profilinin belirgin özellikleri ortaya konulmaya çalışılmaktadır. Araştırmanın veri tabanı olarak, İçişleri Bakanlığı, Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü 2002 Haziran ayı verilerinden yararlanılmış, sonuç olarak 18 Nisan 1999 yerel seçimlerinde 16 büyükşehir belediye meclisine seçilen 2576 belediye meclis üyesinin bilgilerine ulaşılmıştır. Belediyelere ve temsil yapılarına ilişkin son sayısal veriler ışığında, nüfusun büyük çoğunluğunun büyük kentlerde yaşamakta olduğu varsayımından yola çıkılarak yapılan değerlendirmenin ülke genelindeki görünümü yansıtması beklenmektedir. Araştırma sonucunda, seçim sistemi nedeniyle temsili demokrasinin "temsili" özelliğinin zayıf olduğu, güçlü başkan - güçsüz meclis yapılanması içinde temsil ve hizmet etkinliğinin sağlanmasında zorluklarla karşılaşıldığı ve Türkiye'de belediye yönetimlerinin genel karar organlarının görev ve sorumluluklarının dengeli dağıtılmadığı görülmüştür. Özellikle, encümende başkan dışında seçimle gelen üye bulunmaması, bununla birlikte büyükşehir belediye meclis üyelerinin seçmen tarafından doğrudan seçilememesi ve sayılarının nüfusla orantılı olarak artması, günümüzdeki belediye yapısının çoğulcu, katılımcı ve temsili demokrasiyi yansıtmadığının göstergesidir. Halkm seçme özgürlüğünün siyasi parti teşkilatlan tarafından "belirlenen adayları" onaylamak ya da reddetmekten öteye geçemediği görülmüştür.