Özet:
Doğumdan ölüme kadar yaşadığı bölgenin doğa koşulları insanoğlunun, geleneksel el sanatlarının ortaya çıkmasını ve şekillenmesini sağlayan en etkili sebeptir. Kadim Türk milleti, göçebe yaşamdan günümüzdeki yerleşik yaşama geçerken, pek çok toplumla hem hal olarak gelmiştir. Bu esnada kendi köklü geleneklerini de oluşturmuşlardır. Hayatı idame ettirmek adına ihtiyaçlardan doğan el sanatlarından biri olan keçe ve keçe sanatını da kullanım alanlarını modernleştirerek hayatına devam etmiştir. Orta Asya Türk toplulukları konargöçer yaşam tarzlarıyla, soğuk hava şartlarına yetiştirdikleri hayvanların etinden sütünden ve yününden faydalanarak uyum sağlamış ve keçeden yaptıkları evleri her zaman yanlarında taşımış, kışın soğuktan yazın sıcaktan korunmuştur. Tepme keçe tekniği Hun, Göktürk, Uygur, Selçuklu, Osmanlı ve Türk Cumhuriyet dönemine kadar taşınmıştır. Hayatın neredeyse her yerinde olan tepme keçe, başta çadır olmak üzere, yer yaygısı, giyim, çorap, çizme ve günümüzde hala kullanılan çoban kepeneklerinde kullanılır. Keçecilik günümüzde Anadolu'nun farklı birçok bölgesinde az sayıda da olsa hala yapılmaya devam etmekte ve geleneksel yapısını korumaya çalışmaktadır. Yalvaçta bu merkezlerden biridir. Her türlü ihtiyaca karşılık verebilecek şekilde, sayıları oldukça fazla keçe atölyesi bulunan Yalvaçta, günümüzde tek atölye kalmıştır. Atölyelerin yanı sıra atölyesiz, seyyahen çalışan ustaların bile olduğu dönemler maalesef sona ermiştir. Talep gören ürünlere rağbet yok denecek kadar azalmıştır. Bunların başın da yer alan, Öğrencinin Ala, Yer Keçesi, Keçe Halı diye değişik isimler verilen yaygılar gelmektedir. Uzun yıllar kendi kültür özellikleriyle harmanlanarak gelen aynı desen, aynı renk özelliğini koruyan Yalvaç keçe yer yaygıları, artık talep görmemekten dolayı, bir süre sonra kaybolmasından endişenildiği için böyle bir çalışmaya gerek duyulmuştur.