Özet:
Esas sözleşme, anonim şirketin kuruluşu açısından atılacak ilk adım olması ve şirkete dair en temel hususları belirlemesi sebebiyle gerek kurucular gerekse ortaklar açısından büyük önem arz etmektedir. Çalışmamızın ilk bölümünde esas sözleşmenin önemi ve işlevi belirlendikten sonra hukuki niteliğine dair görüşler açıklanmış, Türk doktrininde bu görüşlere karşı yaklaşımlar Yargıtay kararları ışığında incelenmiştir. Esas sözleşmenin yorumlanması konusunda göz önünde bulundurulması gereken en önemli husus, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile hayatımıza giren ve m. 340'ta yer alan emredici hükümler ilkesidir. İlkeye göre esas sözleşmede kanunun anonim şirketlere ilişkin hükümlerinden sapılabilmesi için kanunda buna açıkça izin verilmesi gerekmektedir. İlkenin kabulüyle birlikte, eTTK'de geçerli olan "kanunda açıkça yasaklanmayan her konunun kural olarak esas sözleşme ile düzenlenebileceği" kuralı artık terk edilmiş; esas sözleşme açısından sözleşme serbestisi ilkesinin yerini emredici hükümler ilkesi almıştır. Türk Ticaret Kanunu m. 340 hükmü lafzının net olmaması, ilkenin olumlu ve olumsuz birçok sonucu olması, doktrinde büyük tartışmaya sebep olmaktadır. Tüm bu tartışmalar ve konu hakkındaki değerlendirmelerimiz ikinci bölümde yer almaktadır. Esas sözleşmenin niteliksel olarak incelenmesi ve emredici hükümler ilkesinin değerlendirilmesinden sonra çalışmamızın son bölümünde esas sözleşmenin unsurları incelenmiştir. Konu hakkındaki doktrinsel görüşler, uygulamadaki aksaklıklar ve karşılaştırmalı hukuktaki düzenlemeler detaylıca ele alınmıştır.